Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Bugün 14 Mart 2017. Öğretmen Bersey Vumar’ın hazırladığı ilk Adıgece okuma kitabının yayınlandığı günden beri 164 yıl oldu. Ashamafe Davut ve Nikolay Yakovlev’in birlikte hazırladığı, 1938 de resmen kabul edilen ve bugün halen kullandığımız alfabenin temelleri bu kitapta atılmıştı. 14 Mart günü, Rusya Federasyonuna bağlı Adıge Cumhuriyeti başkanlığınca “Adıge Dili Günü” olarak kabul edildiği 2000 yılından beri kutlanmaktadır.

2010 yılında UNESCO’nun yayınladığı kaybolmaya yüz tutmuş diller atlasında “savunmasız” olarak sınıflandırılan Adıge dili üzerine çalışmalar bugün gelişerek devam ediyor. Üniveristemizin Fen Edebiyat Fakültesinde açılan ve 2013-2014 öğretim yılında ilk öğrencileri ile tanışan, Kafkas Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Çerkes Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı sayesinde bugün Türkiye’de de Adıge dili ve edebiyatı alanında akademik ve bilimsel çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Her geçen yıl lisans ve yüksek lisans düzeyinde öğrenci sayısı artan Bölümümüzün yaptığı çalışmalar bu kadim dilin ve kültürün geleceğine katkı sağlayacaktır.

Bugün kültürler ve medeniyetler beşiği Anadolu’da halen yaşayan her dil için olduğu gibi Adıge dili de bir kültür mirasımızdır. Binlerce yıllık geçmişi olan bir kültürü ve birikimi günümüze taşıyan bu dilin de yaşaması ve yaşatılması Türkiye’mizin kültürel geleceği ve zenginliği için önemli bir değer teşkil etmektedir.

Günümüzde yaşam tarzımızın değişmesi ve köy yaşamından kent yaşamına geçişler, yeni nesillerin Adıge dilini anadil olarak öğrenmelerinde birtakım sorunlarla karşılaşmalarına neden olmuştur. Gelişen teknolojiler ve değişen yaşam biçimi ile birçok dil gibi Adıge dili de başka diller karşısında zayıf kalmıştır.

2012 yılında başlayan ve Milli Eğitime bağlı okullarda bugün de devam eden Yaşayan Diller ve Lehçeler seçmeli derslerinde çocuklarımıza öğretilmeye başlamadan önce, birçok Çerkes aile bu dili çocuklarına öğretmeyi gereksiz görmeye başlamıştı. Çocuklarının gelecek öğrenim hayatı için kendi ana dilleri yerine başta İngilizce olmak üzere diğer Avrupa dillerini öğrenmeleri için gayret göstermekteydi. Bu ailelerce Adıge dilinin kullanım sahası olarak geleceği olmayan bir dil olduğu sanılıyordu. 2012 yılında ilk Adıgece seçmeli dersi için Düzce’de bulunan Uzunmustafa ilköğretim okulunda açılan sınıfta başlayan ortaöğretim düzeyindeki Adıgece öğretimi, tüm Türkiye’de yaşayan Çerkesler için cesaret verici oldu. Bugün birçok ilde orta öğretim düzeyinde bu dil halen öğretilmeye devam edilmekte, giderek tercih edilme oranı da artmaktadır.

Adıge dili yapısı ve sözcükleri ile aslında güçlü bir anlatım dilidir. Her bir ses ve hecesine kadar en az bir anlam barındırıyor olması, bugün yaşayan dünya dilleri arasında en çok sese sahip olan dillerden biri olması gibi özellikleri bu dilin güçlü bir anlatım dili olmasını sağlamaktadır. Maalesef günlük hayatta kullanımının geçtiğimiz yüzyıl içerisinde giderek azalmış olması, bugün üzerinde düşünülmesi ve çalışılması gereken birçok sorunlar doğurmuştur.

Bugün Adıgeler dünyada 45’ten fazla ülkede dağınık olarak yaşamaktadırlar. Her biri yaşamlarının devamı için öncelikle içlerinde yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmek ve kullanmak zorunda kalmışlardır. Bu da Adıge dilinin günlük kullanım dili olarak ikinci tercih durumuna düşürmüştür. Pek çok nedenin yanında nedenlerinden biri de günlük hayatımızda kullanmak zorunda olduğumuz teknolojiler için gerekli dil seçenekleri arasında bulunmamasıdır. Tabi ki tek başına bilişim alanı bir dilin tercih edilen konuma gelmesi için yeterli değildir.

Bir dilin bugün öğrenilmesi öncelikli tercih edilen dil olabilmesi için yalnız güçlü bir edebiyat dili olması yetmez. Yeni yetişen nesillerce ilgi görebilmesi için, edebiyat dili olmasının yanında, sanat dili, teknoloji dili, eğitim öğretim dili vb. birçok alanda da işlevsel dil olarak görülmesi gerekir.

Bu dilin, gelecek nesillere aktarılabilmesi, binlerce yıllık birikimi barındıran kültür mirasının yok olmaması için şüphesiz öncelikle bu dili anadili olarak konuşanların çaba göstermesi gerekir. Tüm dünyadaki Adıgelerin okuma yazmayı öğrenerek aralarındaki iletişimde kullanmaları ve yazılı kaynakları çoğaltmaları birincil derecede önem arz etmektedir. Dolayısıyle; “söz uçar yazı kalır”. Hititler döneminde Hitit insanları çivi yazılarını o taşlara kazımasalardı şimdi biz Anadolu’muzun en eski uygarlıklarından biri olan ve Hititlerden önce yaşamış Hatti medeniyetinden nasıl haberdar olabilirdik?

Bugün Türkiye’de, Adıgelerin yoğun yaşadığı hemen her yerde dernekler tarafından Adıgece okuma yazma kursları düzenlenmektedir. Zaten dili bilen birisi için okuma yazma öğrenmek zor bir iş değildir. Biraz zaman ve biraz çaba ile kısa zamanda Adıgece yazılmış kitaplar ve eserler okuyabilir hale gelinebilir.

Adıge dilinin akademik olarak araştırılması, bilim, ekonomi ve sanat gibi alanlarda da işlevsel olabilmesi için yalnızca Adıgelerin bu dili konuşuyor olması da yetmez. Üniversitelerde, enstitü ve fakültelerinde çalışan bilim insanlarına da önemli görevler düşmektedir.

Küreselleşme sürecinin etkileriyle ve gelişen bilişim teknolojileri sayesinde, günlük hayatımızda çok kullandığımız teknoloji ürünlerinde karşımıza çıkan 180’den fazla dil seçeneklerinin arasında Adıge dilinin olmaması önemli bir eksikliktir. Bilgisayar yazılımlarında ve internet sitelerinde Adıge dilinde menüler, yardım metinleri, kullanım klavuzları vb. ayrıntılar olmadığı müddetçe bilinç altlarımızda Adıge dili işlevsel görülmeyecek ve hak ettiği ilgiyi bulamayacaktır. Bugünün teknolojik imkanları bu gibi ayrıntıları geliştirmek için yeterli altyapıya sahiptir.

Son yıllarda bazı çevrelerce, mevcut kullanılan Adıge alfabesinin yetersizliğinden söz edilerek farklı çözüm ve alfabe arayışlarına da (Latin alfabesi) girildiğini görüyoruz. Hem dilin zenginliğinin temel kaynağı olan ses zenginliğini korumak hem de tüm lehçe ve şivelerinin barındırdığı sözcükleri yazabilmek için bugün kullandığımız alfabe yeterlidir. Mevcut bilgisayarlar, akıllı telefonlar, dijital sözlük programları, online çeviri araçları, internet siteleri ve yazılımlar gibi teknolojilerde Adıge dilinin kullanımının yaygınlaşmasında Adıge alfabesi ile ilgili bir engel yoktur. Çok dilli yazılımlar geliştirmede kullanılan araçların temeli yıllar önce sağlanmış durumdadır. ISO 639-2 dil kodları standardına göre üç harfli kod tablosunda “ady” kodu ile Adıge diline yer verilmiş bulunmaktadır. Örneğin; Google Translate’i inceleyecek olursak, Kiril telmelli alfabe kullanan 9-10 dilde çeviri yapabiliyor olması, Adıge alfabesinin Kiril temelli oluşunun teknolojisel anlamda bir engel doğurmadığını da göstermektedir. Ayrıca geçen yıl (2016) bahar döneminde bu satırların yazarı tarafından yapılan çalışma ve Çerkes Dili ve Edebiyatı Laboratuvarında yapılan testler göstermiştir ki, gerekli kaynakların sağlanması ve ekip çalışmasının yapılması sonucu, bu otomatik çeviri aracında Adıge dili de kolaylıkla yerini alabilir. Bunun için yeniden alfabe icat etmeye değil, mevcut alfabeyi öğrenmeye ve kullanmaya ihtiyacımız vardır.

Dünyada Adıge dili üzerine 2000’li yıllardan beri yapılan çalışmalar ve sonuçları şunu gösteriyor; artık Adıge dili birçoklarının zannettiği gibi kaybolmaya yüz tutmuş bir dil değil. Ancak gerekli çaba gösterilmez ise kısa zamanda bu duruma düşme riski olan bir dildir. Bu nedenle “ümit kesilen hasta” olarak görülmemeli, fakat iyileşme sürecinde olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir. Hepimizin Adıge Dili Günü kutlu olsun.

Saygılarımla.

Nemerko Uğur.

14 Mart 2017, Düzce.
Düzce Üniversitesi Cumhuriyet Konferans Salonu

_________________________________________

(*) 14 Mart 2017 Adıge Dili Günü nedeniyle Düzce Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Çerkes Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğrencisi M. Uğur Nemlioğlu’nun Düzce Üniversitesi’ndeki Cumhuriyet Konferans Salonu’nda yaptığı açılış konuşmasıdır.

Click to rate this post!
[Total: 2 Average: 3.5]