Bir Adıge olarak merak ediyorum da başkalarının bizlere taktığı isimler neden bazılarımız için bu kadar önemli oluyor? Kendi benliğimize, birliğimize, kardeşliğimize, xabzemize, dilimize ve günümüze yoğunlaşmak, kültürümüzün zenginliklerini yaşatmak ve yeni nesillerimize sağlıklı şekilde taşımaya çalışmak yerine, içinde yaşadığımız insanlar tarafından ve günlük hayatımızda kullanmaya mecbur edildiğimiz, başka bir dilde halkımıza verilmiş bir isim için zaman ve enerji harcıyoruz.

Yıllardır insanlarımız “Derneklerimizin isimleri ne olacak?”, “Kimlere Çerkes denilmiş?”, “Çerkes mi yoksa Çerkez mi?” gibi gereksiz sorular ile zaman kaybedip durdu. Peki tartışmalar bitti mi? Tabiki hayır. Halen devam ediyor. Örneğin birileri bir sosyal paylaşım portalında yazıyor; Ne imiş problem? Bir afiş yapılmış ve afişte “Adıgece Dil Dersleri” diye bir ifade kullanılmışmış ve yanlışmış.. Cümle Türkçe imiş. Türkçede Adıgelere Çerkes deniyormuş. Orada Çerkesçe yazmalıymış. İlle de Adıge kelimesi kullanılacaksa “Adıgebze” yazılmalıymış (aslında doğrusu Адыгабзэ [adıgabze]). Adıgabze başlayan kelimeye Türkçe ek takılması yanlışmış vs. vs. vs. ve bir sürü gereksiz yorumlar. Türkçe benim sorunum değil, onu zaten TDK düşünüyor. Benim sorunum bugün anadilim olmaktan çıkmış ama neyse ki ata dilim olduğunu bildiğim Adıge dilinin kayboluyor olması.

Madem bu kadar hassastık bu konularda da bugün neden hiç birimiz doğru düzgün katıksız bir Адыгабзэ konuşamıyoruz? Okuyup yazamıyoruz? Ama birileri için, orada da amaç gerçeği bulmak değil, polemik yaratmak olsa gerek ki “Adıgece”’yi reddedenler “Çerkesçe” diye bir dil icat edip ortaya atabiliyorlar bir anda. Sanki ikisi farklı diller. Çünkü kendi bireysel görüşüne göre “Çerkes=Адыгэ” olarak kabul etmiş olması yeterli. Toplumun, oran olarak çoğunluk/azınlık karşılaştırması yapılmaksızın, önemli bir kesimi bunu kabul etmiyor olsa da kendi kabul etti ya, en doğrusu o oluyor.. Fakat unutmamamız gereken bir gerçek var, bilmiyorum sizler de fark ettinizmi; Türk Dil Kurumuna göre düne kadar “z” harfi ile biten ve bugün tartışmalar sonucu ortak kanı olarak kendi aramızda kabul ettiğimiz “Çerkes” kelimesi halen daha bir polemik. TDK halen “z” sini bile değiştirmedi. Yani bu kelimenin anlamı konusunda tam bir uzlaşı mevcut değil. Bir grup insan “Çerkes=Adıge” diyor, bir grup insan “Çerkes=Adıge+Abhaz+Ubıh” diyor, bir başka grup insan ise Çerkes = Adıge + Abhaz + Ubıh(?!*) + Kabardey(?!*) + Lezgi + Lak + Çeçen + İnguş..” yani kısaca “Çerkes=Herkes” diyor ve senelerdir bu konuda uzlaşılamıyor.. Gerçekte her ne kadar “Çerkes[s/z]” adı sadece Adıge halkını ifade etse de birçokları sırf işlerine gelmediği için ya da destekledikleri politikalarına uymadığı için bunu söyleyemiyor. TDK ise “Çerkez= Kafkasya’da yaşayan bir boy” diye tanımlıyor. Kim bu boy? Karaçay-Çerkesk Cumhuriyetinde yaşayan Adıgeler.. Neden? Öyle işlerine geliyor olsa gerek. Çünkü hiçbir bilimsel dayanağı yok. Ben de sizlere soruyorum: Kim bize “Çerke[s/z]” demiş? Türkler mi? O zaman gidin TDK’ya sorun kime demişler! Kim bize Circassian demiş? Gidin onların dil kurumuna sorun kime demişler. Ben bir Adıge’yim. Bugün yavaş yavaş kim olduğum Türkiye’de de dünya da da bilinmeye başladı ama birileri inatla ve ısrarla bizi ÇERKES veya CHERKES yapmaya çalışıyor. Bugün İngilizler bile Adıge’ler için Adyghean(Adıge halkından olan) kelimesini kullanmayı öğrenmişler. Türkiyede Adıge kelimesi literatüre girmiş, yavaş yavaş tüm insanlık dünyada yaklaşık 8000 yıllık tarihi olan bir halkın halen var olduğunu kavramaya başlamış, bizim “saf düşünen temiz kalpli insanlarımız” ise bazı gereksiz politikaların esiri olarak kendi dillerindeki var olan gerçek isimlerini değiştirip “Çerkes” olmaya, “Çerkesliği” yaşatmaya çalışıyorlar.

Biz Türkiyede Türkçe diliyle Alman’lara Alman veya Almanyalı diyoruz. Peki onlara sordunuz mu bir Alman kendisi için size “Almanım” mı diyor? Yoksa kendi dilinde, “Deutsch” mı diyor. İngilizler de onlara German diye hitap ediyor ama adamların ülkesinin adı “Deutschland”. Siz onlara “Alman” diye hitap ettiniz diye ülkelerinin adını değiştirmeye ve kendi haritalarında ülkelerinin adını “Almanya” ismiyle yazmaya çaba sarfeden bir Almana rastlayabilir misiniz?

Bugünün analizini sağlıklı yapmadan atacağınız, her “yarının sentezi” adımı, sizi sadece ve sadece hedefinizden uzaklaştıracaktır. Dolayısıyla, bizim halkımızın da anlaması ve kabul etmesi gereken bir fiziksel gerçekliğimiz var: Bugün resmen tescil edilmiş, Rusya Federasyonuna bağlı olsa da, yönetimini, konumunu ve içinde bulunduğu durumu beğenmeseniz de anavatanımızda var olan, yasal, legal, kendine ait resmi dili, resmi bayrağı, resmi bir parlementosu olan bir Adıge Cumhuriyeti gerçeğimiz var. Ve bu Cumhuriyetimizin halkına da bugünkü Türkçe ile “Adıge” denmekte. Eğer siz de benim gibi bir Adıge iseniz gelin önce hep birlikte elimizde olanlara sahip çıkalım, yaşatalım, güçlendirelim. Benim gibi bir Şapsığda olsanız, Abzah, Bjeduğ, Cemguy, Kabardey, Hatukoy … vs. de olsanız hepimizin bildiği gibi siz de bir Adıge’siniz. (ki bana göre Ubıhlar da Adıgedir. Değillerdiyse de bundan sonra olmalıdırlar). İşin bu kısmını bir halledebilsek gerisi zamanla zaten hallolacaktır. Evet, SSCB dönemi politikaları gereği orada Karaçay-Çerkesk ve Kabardey-Balkar diye iki Cumhuriyet daha kurulmuş. Onlarında, Çerkesk ve Kabardey diye adlandırılanları yine bizim insanımız ve onlar da Adıge. O Cumhuriyetleri de kucaklamalı onlara da sahip çıkmalıyız bana göre. Ancak bu insanlarımız tek bir bayrak gölgesinde bir araya gelecek ise o bayrak Adıge bayrağı olmalıdır. Çünkü halkımızın kendi ismi ve kendi cismi ile olan, her ne kadar nüfus oranı olarak oradaki Adıgeler kritik sayıda kalmış bile olsalar, durumunu halen korumayı başarmış olan kendi dilimizde adlandırılmış tek fiziksel yapımız Adıge Cumhuriyeti’dir. Resmi dili de yine Adıgecedir. Zaten anavatanda da tüm Adıgeler (Çerkesler) aynı Adıge bayrağını kullanmıyorlar mı?.

Detaya iner isek, bugün kendi dilimizde dilimizin adını yazacak olursam Адыгабзэ yazmam gerekir. Bu kelimenin Türkçe tam karşılığı da (birileri beğenmese de) “Adıgece” diye ifade edilebiliyor. “Adıgece” kelimesi bugün itibariyle Türkçeye girmiş ve anlamlı bir kelimedir. Bugünün “küreselleşmiş” dünyasında biz Adıgeler olarak varlığımızı daim kılabilmek adına “yeni yapacağımız uçak modelinin aerodinamiğini”, “Şirketlerimizin gelişen dünya ekonomisindeki konumunu”, “organik tarım ürünleri konusunda çalışarak nasıl daha sağlıklı nesillerimizi yetiştirebileceğimizi”, “küresel ısınmanın Kafkasya üzerindeki etkilerinin neler olacağı ve alınması gereken tedbirleri”, “yeni mikro/nano teknolojiler ve robotik ile sanayileşmedeki gelişmeleri”, “üniversitelerimizin dünya çapındaki konumu ve eğitim kalitesinin nasıl daha iyi seviyelere taşınabileceğini” veya benzeri olup şu an aklıma gelmeyen bir çok konuları tartışmamız gerektiği bir zamanda neyi tartışıyoruz?! Halkımız günümüz dünyasının hızına ve imkanlarına ne zaman yetişebilecek? Gelişmiş ülkelere gönderdiğimiz süper beyinlerimiz var ama hep başka halkların kalkınmasına destek olacak hizmetler ile meşguller. Fakat bu onların suçu değil. Çünkü onları istihdam edebilecek güçte yapılara sahip değiliz henüz.

Gençler belki bilmeyebilirler ama başta akranlarım ve daha büyükler hatırlayacaktır. Benim çocukluğumdaki yetişkinler ve büyükler, Adıge dili ile düşünüp Türkçe konuşmaya çalıştıkları için bazen insanlara çok komik gelen şeyler söyleyebiliyorlardı. Ancak kimse onlarla dalga geçmiyordu Türkçe başlayıp Adıgece bitirdikleri için veya Türkçe için komik şeyler söyledikleri için.. Ama birisi dili dönmeyip te Adıgece komik bişey söylese yerden yere vurulur. “Ben katıksız Çerkesce konuşurum” diyen bir çokları hiç Türkçe kelime katmasa bile Türkçe hal ve zaman eklerini Adıgece ile birlikte kullanmaktan vazgeçemiyorlar..

Şimdi moda ya, önüne gelen kendince “Adıgabze”, “Adıgece”, “Çerkesce”, “Çerkezce”, “Çerkesçe” (veya adına siz neyi layık görüyosanız) kelimelerinin hangisinin daha doğru olduğunu tartışmaya başladı. Sonra başka birilerine göre de alfabe kiril olmazmış, latine çevirecekmişiz. Neden derseniz, elli küsür dilde çeviri yapabilen Google Translate kiril harfleri ile yazılan Adıgeceyi algılayamazmış. Hemde başta Rusça olmak üzere bir sürü kiril alfabesi kullanılan dillerden çeviri yapabilen Google Translate.. Bunu okuduğumda bir “bilişimci” yaşıma daha girdim.. Bakıyorum kim tartışıyor diye?.. Tartışanlar öyle dil bilimci falan değil.. Farklı bölümlerde olan üniverste öğrencileri, farklı mesleklerde bulunan ve yeterli düzeyde herhangi bir dil konusunda filoloji, morfoloji, fonetik, semantik… vb. bilgilere sahip olmayan, hobi olarak bile bu konularda herhangi bir akademik çalışma yapmamış ama insanların karşısına geçince her şeyi çok iyi bilen “saygıdiğer” insanlarımız.. Yani havanda su dövmeye devam..

Asimilasyonumuzun sonucu ortaya çıkan ve yüzleşmemiz gereken tablo böyle işte. Oysa başkalarının verdiği lakap değil halkımızın kendisine verdiği isimdir asıl olan.. Ama bugün öyle insanlarımız ortaya çıkmaya başladı ki, Adıge olmaktan utanırcasına “Çerkesliğe” sahip çıkma cabası içindeymiş gibi hareket ediyorlar.. Gördükçe üzülüyorum..

Yazımı sonlandırmadan önce bir açıklama yapmak ihtiyacı duydum. Şimdi bu yazdıklarımı okuyanladan bazılarının beni: “mikrocu, amerikancı, rusçu, tükrçü, simitçi, ocu, bucu, şucu, sucu…” gibi kalıplarından birine kendi kafasında sıkıştırıp yargılayacağını, hatta bazılarının daha ileri giderek arkamdan atıp tutacağını, adımı bildiğim kadar iyi biliyorum. İşte bu sebeple burada belirtmek istediğim son bir konu daha var.

Bir Adıge olarak ben önce kendi ailelerimiz arasındaki ayrılıkları, çatışmaları ve –aklımla ve bilgimle tahlil edebildiğim kadarıyla– yanlışlarımızı düzeltmeye uğraşıyorum. Çünkü haddimi biliyorum. Adıgeler olarak bu sorunlarımızı halletmeden, kalkıpta dünyadaki diğer kardeş halklarımızı düzeltmeye çalışmak, onların kendi iç çatışmalarına müdahil olmak hakkını kendimde bulmuyorum. Öncelikle biz Adıgeler kendi toplumumuz içindeki kanayan yaralarımızı tedavi edemesek bile en azından acısını hafifletecek bir pansuman yapalım ki başkalarına birşey söylemeye hakkımız olsun. Bunu yaparken komşu ve kardeş olduğumuz hiç bir insanı da dışlamıyor, ötekileştirmiyorum. Ancak kendi evimin kapısı kırık dururken kimse benden gidip komşu kapısını düzelmemi beklemesin. Evimin kapısını tamir edebildiğim gün, yoruldum demem, xabzemizin gereği olarak koşarak komşuma da yardıma giderim. Kaldı ki tarih boyunca Adıgeler, imkanları çerçevesinde, komşu ve kardeş halklarına da her zaman destek olmaya çalışmıştır. Pek tabiki ben böyle düşünürken komşumdan da aynı ilgi ve hürmeti beklerim. Elinden gelen yardımı yapar veya yapmaz o da onun bileceği iş. Sonuçta her insan kendine yakıştırdığı şekilde yaşar..

Yani kısacası ne Adıge’liğimden vaz geçerim ne de diğer Kafkasyalı veya dünyalı dostlarımla olan dostluğumdan. Düğünlerimiz de beraber, cenazelerimiz de, sofralarımız da. Ama Xabze’miz ayrı, dilimiz ayrı, adımız ayrı.. Kimsenin kimseyi asimile etmeye çalışmadığı, herkesin kendi kültürünü özgürce yaşadığı, dilini özgürce konuştuğu savaşsız bir dünyada hep birlikte huzur içinde yaşlanabilmek dileğiyle..

Dostça kalın..

M. Uğur NEMLİOĞLU
НЭМЭРЫКЪО

27.10.2012, Düzce.

Bu yazım, eski ad Düzce Kuzey Kafkas Kültür Derneği olan, Düzce Adıge Kültür Derneği’nin yayını; Tzeğus Bülteni’nin Kasım – Aralık 2012 Sayı 6 sayılı dergisinde yayınlanmıştır.

Click to rate this post!
[Total: 9 Average: 2.9]